Einstein 1905 ’te ileri sürdüğü Özel Görelik kuramı ile insanların
evrene bakışını, madde ve zamanı algılayışını ciddi bir şekilde
sorgulamış oluyordu. Teori bazı bilim adamları tarafından oldukça
etkileyici bulunsa da bir çok bilim adamına göre bunlar Einstein ’in
geniş hayal gücünün ürünlerinden başka bir şey değildi ve hiç bir
geçerliliği yoktu. Bu tartışmalar devam ederken 1915 yılında ikinci
büyük teorisi olan Genel Görelik teorisini yayınlayan Einstein, bilim
dünyasın da yeni bir depreme sebep oldu. İzafiyeti anlamakta zorluk
çeken kişiler teoriyi reddetmeyi anlamaktan daha çekici ve kolay
buluyorlardı. Teorisinin doğruluğundan hiç bir şüphe duymayan Einstein,
çok az bilim adamının göstere bileceği cesaretle "deneysel bir
sorgulamada ortaya çıkabilecek her hangi bir olumsuz sonucun teorisinin
yanlışlığını göstermek için yererli olduğunu" çekinmeden
söyleyebiliyordu. Teorinin ilk sınanışı 29 Mayıs 1919 bir güneş
tutulması sırasında gerçekleşti. Tutulma sırasında oluşan rahat gözlem
fırsatını kullanan bilim adamları, güneşin uzay zamanı eğmesi
sonucunda, gözlemlenen bir yıldızın konumunun değişmesine neden
olduğunu (tamda izafiyet teorisi uygun olarak) kanıtlanmış oldu. Bu
gözlem Einstein ve İzafiyet Teorisinin ilk zaferiydi. Daha sonra
yapılan hesaplamalarla Merkür yörüngesinde ki açıklanamayan
düzensizliği çözümlemesi teorinin büyük oranda kabul görmesini sağladı.
Günümüze kadar yapılan bir çok deneyle sınanan ve tüm testlerden
büyük başarıyla çıkan teori, yapılan son testide büyük başarı ile
geçti.. Dünyanın kendi ekseni etrafında dönüşünün uzay-zaman üzerinde
meydana getirdiği sapmayı "çerçeve sürüklenmesi etkisini" test etmek
için ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) tarafından yapılan son
sınama deneyinde, LAGEOS 1 ve LAGEOS 2 adlı uyduların yörüngelerindeki
sapma lazer ışını kullanılarak ölçüldü, elde edilen veriler genel
görelik teorisi ile yapılan hesaplamalarla %99 oranında uyumlu bulundu.
Yani Einstein ve İzafiyet teorisi bir kez daha zafer kazandı.