Rocker.Foruma.Biz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Rocker.Foruma.Biz

Rock'n Yeni Adresi
 
AnasayfaKapıGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 uLu önderimizden kalan birkaç anı

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Lacey
Editör
Editör
Lacey


Kadın
Mesaj Sayısı : 504
Yaş : 32
Nerden : Sakarya
En sevdiği Grup : Flyleaf
En sevdiği şarkı : Mor ve Ötesi-Gece
Ruh Halim : uLu önderimizden kalan birkaç anı Eglenc10
Yasal UYARI ! : Dikkat Dikkat Rocker forum 15 dk'dan sonra bağımlılık etkisi yaratır => YASAL UYARI...!
Kayıt tarihi : 06/07/08

Kişi sayfası
Rocker Forum: Rocker Forum

uLu önderimizden kalan birkaç anı Empty
MesajKonu: uLu önderimizden kalan birkaç anı   uLu önderimizden kalan birkaç anı I_icon_minitimeCuma Tem. 11, 2008 9:15 pm

İZMİR SUİKASTI

İzmir'de hazırlanan o alçakça suikastın sonuçsuz kalmasından sonra bir gün bize şu olayı anlatmıştı:
- "Ziya Hurşit'in beni öldürmeye memur ettiği iki zavallı vardı. Sorguları yapıldıktan sonra bunların birisini yanıma

çağırdım. Odada kimse yoktu. Kendisine sordum:
- Sen Mustafa Kemal'i öldürecekmişsin, öyle mi?
- Evet, dedi. Ben yine sordum:
- Mustafa Kemal ne yapmıştı ki onu öldürecektin?
- Fena bir adammış o. Memlekete çok fenalık yapmış. Sonra bize onu öldürmek için para da vereceklerdi.
- Sen Mustafa Kemal'i tanıyor musun?
- Hayır.
- O halde tanımadığın bir adamı nasıl öldürecektin?
- Geçerken işaret edecekler, Mustafa Kemal işte budur, diyeceklerdi. Biz de öldürecektik.

O zaman cebimdeki tabancayı çıkararak kendisine uzattım:
- Mustafa Kemal benim, haydi al eline tabancayı, öldür, dedim.

Herif benden bu karşılığı alınca yıldırımla vurulmuş gibi oldu. Bir süre şaşkın şaşkın yüzüme baktıktan sonra diz üstü

kapanarak hüngür hüngür ağlamaya başladı.

ASKERLE GÜREŞ

Bir gezisinde, Kolordu binasının kapısında aslan yapılı bir Mehmetçik gördü. Çağırdı ve güler yüzle sordu:
- Sen güreş bilir misin?

Yanındakilerden en kuvvetli görünenlerle Mehmetçiği güreştirdi. Genç asker her zaman üstün geliyordu. Çok neşelendi, ayağa

fırladı.

Ceketini çıkarıp Mehmet'e ense tuttu:
- Haydi, bir de benimle güreş!

Katıksız ve temiz Anadolu çocuğu Ata'sının yüzüne hayranlıkla baktı:
- "Atam," dedi. "Senin sırtını yedi düvel yere getiremedi. Bir Mehmet mi bu işi başarır?"

Gözleri doldu ve ağlamamak için gülmeye çalıştı.

ALÇAKGÖNÜLLÜ

Atatürk'ü, 1938 Gençlik ve Spor Bayramı günü, son defa, 19 Mayıs Stadyumu'nda gördüm. Şeref tribünü kapısında -o zaman küçük

bir çocuk olan kızıma- o günün anısı olan rozetini taktırmayarak bir şeyler söylüyordu. Zayıf ve yorgundu.

Kızımdan Atatürk'ün kendisine neler söylediğini sordum:
r12; Rozette resmim varmış, nasıl takarım? dedi.
Zeki ve alçakgönüllü Atatürk rozetteki resmi görmüştü.

Bu, O'nun stadyuma ilk ve son gelişi, sanki gençliğe vedası oldu.


ÖMÜLECEĞİ YER

Atatürk'ün gömüleceği yer ve toprak:
O'nun kabri Ankara'da olacaktır. Fakat bu şehrin neresinde? Çünkü O' nun en son kuvvetli isteği bir an önce Ankara'ya

dönebilmekti. Biri Büyük Millet Meclisi'nden İstasyon'a inen cadde üzerindeki yuvarlak yer, diğeri Çankaya'daki yeni köşkün

mermer havuzu. Bu yerler şu nedenle konuşulmuştur:
Bir akşam Atatürk'ün etrafında toplananlar arasında, O'nun ölümlü oluşu üzerinde durulmuş ve özellikle kendisi 1926 suikast

girişiminden sonra söylediği cümleyi tekrar etmişti. "Benim naçiz vücudum bir gün elbette toprak olacaktır. Fakat Türkiye

Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." dedikten sonra "Milletim beni istediği yerde yatırsın, yeter ki beni unutmasın,"

demişti. Meclisin altındaki yuvarlak yeri ortaya atan kişiye ise, "iyi ve kalabalık bir yer, fakat ben böyle bir arzumu

milletime vasiyet edemem". Ancak, gene o akşam ileri sürülen bir fikrin kendisini çok

duygulandırdığını, bugün bile hatırlıyorum.
Memleketin bütün sınır boylarından getirilecek toprak üzerinde yatmak. Recep Peker, hararetle bu fikrin sembolik savunmasını

yapmıştı.

Atatürk, böyle bir fikrin uygulanmasından ancak, ölümlü vücudu için hoşlanacağını ve gurur duyacağını anlatırken bana

bakarak: "Bunu unutma!" demişti.

Prof. Dr. Afet İNAN

Kaynak: Ulus Gazetesi, 25.06.1950





SOKAK ÇOCUĞU

Atatürk'e, düşmanlarından bir bayan, bir yabancı gazetede (sokak çocuğu ve zalim) diye yazılar yazmak küçüklüğünü

göstermişti.
Bir gün Yat Kulüp'te Atatürk, arkadaşlarına bu yazıdan söz ederek demiştir ki:

- Bana sokak çocuğu diye yazmış... Ben pek küçük yaşta yatılı bir öğrenci olarak okullara girmedim. İdadi'den Harp Okulu'na,

oradan da orduya hizmete gittim. Sorarım sizlere, benim sokakta oynamaya vaktim mi vardı? Bana (zalim) diyormuş... Ben eğer

bu vatana ihanet eden birkaç adamı mahkemeye vererek, kanun çerçevesinde bu adamlar cezalarını buldularsa, benim onlara karşı

sevgimden ziyade, Türk milletine sevgim daha büyüktür... Bu nedenle Türk milletine onların zararlı vücutlarını feda ettim..."

demişlerdir.

Enver Behnan ŞAPOLYO

Kaynak: Enver Behnan Şapolyo - Milli Mücadele Tarihi, 1944


MUTSUZ LİDER

Bir akşam sofrasının hararetli bir döneminde Mustafa Kemal, kişisel özgürlüğünün birçok bölümlerinden yoksun bırakılması

acısını hüzün dolu sözlerle şöyle anlattı:

- "Şimdi siz buradan ayrılır, istediğiniz yerde gezer dolaşırsınız. Benim gözümde bunun ne büyük mutluluk olduğunu

bilemezsiniz. Halime bakın, sahip olduğunuz bu özgürlükten yoksunum, cumhurbaşkanıyım ama köşeye atılmış ve özgürlüğü sınırlı

bir insanım. Bütün eğlencem, akşamları soframa topladığım arkadaşlara ayrılmıştır. Haydi şimdi buradan ayrılıp bol bol

dolaşın, istediğiniz yerlere girip çıkın, arzu ettiğiniz gibi eğlenin. Ben de bunun hayaliyle avunurum." dedi.

O akşam hepimiz masadan erken ayrıldık.

Kaynak: Damar Arıkoğlu - Hatıralar, 1961

Damar ARIKOĞLU

yanına aldıgı ılk er

O , Samsun'a çıktığı zaman, üstü başı yırtık, postalları patlamış, silahsız bir er gördü. Yüzünün rengi bakıra dönmüş, yağlan

eriyip kemik ve sinir kalmış bu Türk askeri ağlıyordu. O'na sordu:
- Asker ağlamaz arkadaş, sen ne ağlıyorsun?
Er irkildi, başını kaldırdı. Bu sesi tanıyordu ve bu yüz ona yabancı değildi. Hemen doğruldu ve Anafartalar'daki Komutanını

çelik yay gibi selamladı.
- Söyle niçin ağlıyorsun?
İç Anadolu'nun yanık yürekli çocuğu içini çekti:
- Düşman memleketi bastı, hükümet beni terhis etti. Silahımızı elimizden aldı. Toprağıma giren düşmanı ne ile öldüreceğim?

Kemal Atatürk, er'in omzuna elini koydu:
- Üzülme çocuğum, dedi. Gel benimle!
Ve Samsun deposunda giydirilip silahlandırarak yanına aldığı ilk er bu Mehmetçik oldu.

Burhan Cahit MORKAYA




KAHRAMAN TÜRK KADINI

17 Mart 1923 Tarsus:

Mustafa Kemal İstasyon'dan şehre doğru, bir süre yaya olarak yürüdü. O'nu görmek için sabahtan itibaren yolları dolduran

Tarsusluların arasından neşe ile selamlar vererek, ilerledi. O sırada ansızın bir olayla karşılaştı.

Milli Mücadele'deki çete giysili bir kadın, Atatürk'ün yolunu keserek ayağına kapandı. Gözyaşlarıyla şöyle haykırıyordu:
- "Bastığın toprağa kurban olayım Paşam!"
Mustafa Kemal onu yerden kaldırmak için eğilirken kulağına bu kadının Kurtuluş Savaşında cephelerde çarpışmış olan (Adile

Çavuş) olduğunu fısıldadılar.

Gözlerinden iki damla yaş düşen Mustafa Kemal, bu güneşten yüzü yanmış kadının elinden tutup ayağa kaldırdı ve ona şöyle

seslendi:

- "Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın."

Taha TOROS



SURİYE HEMŞİRENİZİ DE KURTARINIZ

1923 Mart'ının 17. Cumartesi günü Mersin'e giriyoruz. İstasyonda yaya olarak topluluk halinde ilerlerken, yolun ortasında,

aynen Adana'ya girerken olduğu gibi, büyük bir levha taşıyan birkaç kız, Şef in karşısına çıktı.

Levhada şu cümle yazılı idi:

"Suriye hemşirenizi de kurtarınız."

İki gün evvel Adana'da Antakya ve İskenderun için yapılan o levhalı gösteri, Antakyalı kızın o herkesi ağlatıp sızlatan

hıçkırıklı söylevi ve Şef'in ona verdiği tarihi cevapla, yüce bir nitelik almıştı. şef şimdi bu Suriye levhasına ne

diyecekti?
- "Her millet layık olduğu mutluluğa erişir!" dedi ve yürüdü.

İsmail Habip SEVÜK




GENELGEYLE DEVRİM OLMAZ

1924 yılının ilkbaharıydı. Erzurum ve Pasinler'de depremde birçok köyün evleri yıkılmıştı. Zarar gören halkla görüşmek için

Pasinler'e gelen Atatürk, halkın içinden ihtiyar bir köylüyü çağırdı:
- Depremden çok zarar gördün mü, baba? diye sordu. Atatürk ihtiyarın şüphesini görünce, tekrar sordu:
- Hükümet sana kaç lira verse, zararını karşılayabilirsin? İhtiyar, Kürt şivesiyle:
- Valle Padişah bilir! dedi
Atatürk gülümsedi. Yumuşak bir sesle:
- Baba, Padişah yok; onları siz kaldırmadınız mı? Söyle bakalım zararın ne?
İhtiyar tekrar etti:
- Padişah bilir!...

Bu cevap karşısında kaşları çatılan Atatürk, Kaymakam'a döndü:
- Siz daha devrimi yaymamışsınız! dedi
Bu sırada görevini başarmış insanlara özgü bir ağırbaşlılıkla ortaya atılan tahrirat katibi:

- Köylere genelge yolladık Paşam, dedi. Atatürk'ün fırtınalı yüzü, daha çok karıştı:
- Oğlum, dedi, genelgeyle devrim olamaz!..."

Ahmet Hidayet Reel



BEN CEPHEYE GİDİYORUM

Bir akşam Recep Bey (Peker) beni ve İhsan Bey'i evine akşam yemeğine çağırdı. Ayağım burkulmuş, alçıda idi. Koltuk

değnekleriyle gittim. Gazi Paşa da Refet (Bele) Paşa'nın evinde imiş. Bizim Recep (Peker) Bey'in evinde bulunduğumuzu haber

almışlar. Yaver Muzaffer (Kılıç) telefonla beni çağırdı. Kendilerini beklememizi söyledi.

Gazi, gece yarısından sonra geldi. Fazlaca alkollü idi.
- "Vakit geç oldu. Oturamayacağım gideceğim."
Dedi ve giderken beni, İhsan ve Recep (Peker) Bey'i baş başa getirdi. Ellerini omuzlarıma atarak:
- "Ben doğruca cepheye gidiyorum, düşmana taarruz edeceğim," dedi.

Hepimiz şaşırdık ve telaşlandık. İhsan Bey:
- "Paşam, ya muvaffak olamazsan?" deyince:
- "Ne?... Bir haftalık süre içinde onları yok edip denize dökeceğim." karşılığını verdi.

Ali KILIÇ


YENİLSEYDİK SORUMLU BEN OLACAKTIM

Bir aralık konu İstiklâl Savaşı'na geldi. Dikkat ettim, Binbaşılar dahil her komutanın hangi birliğe komuta ettiğini, nerede

bulunduğunu, -bir gün önce olmuş gibi- hatırlıyordu. O savaş ki araç, gereç, personel kıtlığı bugün güç tasavvur edilirdi.

Tümenlere binbaşılar, Kolordulara yarbaylar komuta ediyordu! Fakat, bu kadro canını dişine takmış bir ekipti. Var olmak ya da

olmamak bu savaşın sonucuna bağlıydı. 30 Ağustos bu ruh haletinin eseriydi. Böyle bir dramı, hem yazarı, hem baş aktörünün

ağzından dinlemek müstesna bir mutluluktu. O anılar Ata'yı coşturdukça coşturuyordu. Anlatmalarında abartma yoktu. Ama bu

anlatış öylesine canlı, öylesine plastikti ki, hepimiz heyecandan heyecana sürükleniyorduk. Anlatışlarını şöyle bağladı:
- İşte büyük zafer böyle ortak bir eserdir. Şerefler de ortaktır.

Bu alçakgönüllülük şaheseriyle konunun kapanacağını tahmin ediyorduk. Bu arada Atatürk bir duraklama yaptı. Sonra içine

dönük, adeta kendisiyle konuşur gibi ilave etti:
- Ama yenilseydik sorumluluk ortak olmayacak yalnız bana ait olacaktı.

Bu belagat karşısında gözyaşımı tutamadım. Tarihin, zaferleri kendine maleden, yenilgileri ise maiyetine yükleyen sahte

kahramanlarını hatırladım.

Ord. Prof. Sadi IRMAK


MİLLETİMİN ŞEREFİNE İÇİYORUM

Bir akşam, birdenbire Saray'dan kalkarak Gülhane Parkı'nda Halk Partisi'nin verdiği bir açık hava toplantısına gittiğimiz

zaman, orada toplanan on binlerce insana harf devrimini müjdelemiş ve bu sırada ayağa kalkarak millete hitaben:

"Arkadaşlarım, bu elimdeki rakıyı evvelce padişahlar da, halifeler de içerlerdi. Fakat onlar saraylarında, dört duvar

arasında içiyorlardı. Ben ise sevgili milletimin önünde ve onun şerefine içiyorum."

Diye kadehini kaldırdığı zaman halkın alkış tufanı arasında Sarayburnu dakikalarca çınlamıştı.

Ali KILIÇ


KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR

Bir gece beraber oturuyorduk. Yanımızda Siirt milletvekili Mahmut Soydan, şimdiki Macaristan elçimiz Ruşen Eşref Onaydın, bir

de Soysallı vardı. Atatürk, ertesi günü Büyük Millet Meclisi'nde okuyacağı söylevi hazırlıyordu. Mahmut'la Ruşen Eşref not

tutuyorlardı. Atatürk ara sıra bana da, "Ne dersin?" diye soruyordu. Ben ne diyebilirim? Hiç... Sonra Atatürk bana döndü ve

dedi ki:

- Bu memleketin efendisi kimdir?

Düşündüm. Karşılığı o verdi:
- Türk köylüsüdür, dedi. Ve devam etti:

- Türk köylüsü "Efendi" yerine getirilmedikçe memleket ve millet yükselmez!...

Prof. Mahmut Esat BOZKURT
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://rocker.canadian-forum.com
 
uLu önderimizden kalan birkaç anı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Rocker.Foruma.Biz :: GENEL KÜLTÜR :: Gündem Konuları-
Buraya geçin: